‘Kan dopingi denilince akla herhangi bir kanuni olmayan ve yan yöntemlerle kişinin kendi dolaşımındaki kırmızı kan hücrelerinin dolayısıyla performansının arttırılması akla gelir.
Kırmızı kan hücreleri kaslara oksijeni taşır. Bu hücrelerin sayısının artması uzun süreli olarak sporcunun performansını arttırır. Kan dopingi 3 yöntemle yapılır;
1. Sentetik hormonların vücuda verilip kemik iliğinin uyarılması ve daha fazla kırmızı kan hücresi yapmasını sağlamak.
2. Başka bir şahsın kanının verilerek kırmızı kan hücre sayısının arttırılması.
3. Kendi kanının alınıp saklanması ve daha sonra kendisine verilerek kırmızı kan hücre sayısının arttırılması.
En sık görülen ve uygulanması kolay olan yöntem, Erytropoietin hormonunun verilmesidir. Klinikte bu horman anemi yani kansızlık hastalığının tedavisinde yasal olarak kullanılmaktadır. Bu hormonun kansızlığı olanlara verilmesi ile kırmızı kan hücrelerinin sayısı %35 oranında artar ve şekilleri değişir. Böylece daha fazla oksijen taşınabilir.
Kendi ya da başkasının kanının alınması da çok etkili bir yöntemdir ve kanda oksijen taşıma kapasitesi önemli derecede artar. Her iki durumda da kırmızı kan hücreleri alınan ve saklanan kandan özel yöntemlerle ayırt edilirler ve büyük yarışmalar öncesi sporcuya kan yolu ile verilirler. Bu yöntem sonrası sporcunun performansı %30 oranında artar ve bu yöntemin etkisi 6 hafta kadar sürer. Ortak bir tanım yaparsak; Sporcunun kendisinden veya başkasından alınan kanın veya eritrositlerin, bir müddet uygun metotlarla muhafaza edilirken,organizma alınan kanın yerine yenisini yapar ve alınan kan veya eritrositlerin bir süre sonra intravenöz yolla verilmesi ile kan miktarı ve kanın 0ksijen taşıma kapasitesinin artmasıyla sportif performansı yapay olarak arttırmak için kanın sporcuya verilmesine kan dopingi veya eritrosit sevki denir.
KAN DOPİNGİNİN AMACI :
Enerji gereksinimini anaerobik yoldan karşılayan sporlarda az yarar sağlarken, enerji gereksinimini anaerobik yoldan sağlayan ve büyük kas gruplarının uzun süreli ve ağır çalıştığı dayanıklılık sporlarında sportif performansa yararlı olduğu düşünülmektedir. Kan dopinginin amacı kan hemoglobin konsantrasyonunu yapay olarak arttırmak ve dayanıklılık sporlarında maxsimal 0ksijen tüketimini arttırmaktır.
Kan alındıktan sonra yeni eritrositlerin oluşması ve hemoglobin miktarının artması ve alınan kanın yerine konmasıyla birlikte kan miktarı, hemoglobin ve eritrosit miktarında artışla beraber kanın 0ksijen taşıma ve fiziksel ve performansının artması sağlanır ve dayanıklılık performansı da artar.
KAN DOPİNGİ METODU :
*Sporcunun kanı alınıp uygun koşullarda 5-6 hafta bekletildikten sonra tekrar sporcuya intravenöz (İV) yoldan verilerek uygulanır. Alınan kan miktarı 1 lt. civarındadır
*Başka bir prosedür: 1976 monreal olimpiyatlarında insanlar arasında ergojenik teknik olarak kan dopingi ün kazanmıştır. Özellikle dayanıklılık sporcuları yarışmaya hazırlandıkları sırada kullanılmışlardır. Yaklaşık 1-4 ünite kan alınır, (1 ü= 450 mlt ) plazması ayrılır ve hemen infüze edilir, kalan eritrositler soğuk depolarda saklanır ve yarışmadan 1-7 gün önce tekrar infüze edilir. Eritrosit konsantrasyonunun azalmasını önlemek için her 1 ünitelik kan alımında 3-8 haftalık periyodun geçmesi gerekir. Çünkü genellikle eritrosit seviyesinin eski düzeyine gelmesi için bu süre gerekir. Eğer 1-4 ünite aynı anda alınırsa eritrosit konsantrasyonunun da azalma olur.Bu prosedür de kan dopinginde kandaki eritrositlerin sayısını ve hemoglobin düzeyi genellikle %8-20 artar. Bu durumda normalde 100 mlt kanda 15 gr. olan kan hemoglobin düzeyi 100 mlt?de 18 grama yükselir, hematokrin düzeyi %40?tan %55?e çıkar. Bu hematolojik özellikler 14 gün yüksek seviyede kalır.Bu teoride kan bolümü artar, kardiyak output artar ve artan eritrositler kanın 02 taşıma kapasitesini ve çalışan kastaki mevcut 0ksijen kalitesini arttırır. Bu durum dayanıklılık sporcuları için olumlu görülmektedir. İnfüze edilen 500 mlt tam kan veya ona eşdeğer 275 mlt eritrosit paketi teorik olarak yaklaşık 100 mlt kanda 200 mlt 0ksijen taşıma kapasitesine sahiptir
Bu yapılan işlemler, yapılacak kan ve idrar tahlilleri sonrası saptanabilir. İdrar tahlilinde Erytropoietin hormonu, yapılacak DNA testinde ise sporcunun kan dolaşımında başka birisinin kanının karışıp karışmadığı saptanabilir. İlave olarak bazı spor dallarında sporcuların belirli aralıklarla kan tahlilleri yapılır ve hematokriti daha sonra %50?nin üzerine çıkan sporcuların yarışmalara katılmasına müsaade edilmez.
Testler her zaman tam güvenilir değildir. Erytropoietin idrardan 3-4 günde atılır ancak etkisi 3 hafta sürer. DNA testi daha güvenilir olmasına karşın ikizlerde problem yaşanır. Yüksek irtifada çalışmalarda havada daha az oksijen bulunur ve hematokrit doğal olarak en az %3 oranında yükselir. Bu sporcular, yükselen hematokrit değerlerinden dolayı kan dopingi yapmış gibi değerlendirilebilir.
Hangi yöntemle yapılırsa yapılsın kan dopingi çok tehlikeli bir yöntemdir. Her yöntem kanın koyulaşmasını sağlar ve kalp daha çok çalışmak zorunda kalır. Böylece kan pıhtısı ya da kalp krizinden ani ölümler olabilir. Başkasının kanının alınmasında kanla geçen hepatit ve HIV gibi hastalıkları kapma riski yüksektir. Kanın alınmasına bağlı olarak ateş ve anaflaktik şok olabilir. Kendi kanının alınması sırasında bakteriyal enfeksiyon olabilir ve kanda pıhtılaşma ihtimali artar.
Steroidlerde olduğu gibi kan dopingi de basit bir aldatmacadır. Kısa süreli olan etkilerinin ya da avantajlarının yanı sıra bir çok ölümcül etkileri mevcuttur.
‘