‘MENTAL ANTRENMAN (ZİHİNSEL ANTRENMAN)’

Birçok ülkede henüz klasik idman metotları arasında yer verilmeyen zihinsel antrenmana, bugün batı ve doğu bloğu ülkeleri sporcularının antrenman programlarında çok geniş yer verilmekte ve bu antrenman için gerekli dokümanların toplanabilmesi için hemen her antrenman merkezinde kütüphane, video salonları, konferans salonları… vb kurulmaktadır.

Ne Demektir Zihinsel Antrenman
Antrenman metotları hemen her ülkede, özellikler sporun milletlerarası çekişmede etki gücü anlaşıldıktan sonra, akıl almaz bir hızla değiştirilip geliştirilmeye başlanmıştır.

Antrenmanların etkisini daha güçlü kılmak için her çareye baş vurulmuş neticede sporcu üzerinde her türlü bulgunun denendiği herhangi bir laboratuar kobayı haline getirilmiştir.
Bu gelişmeye paralel olarak, uzun yıllar boyunca sporcuya; Sen sadece sana denileni yap, gerisine karışma denilmiştir.

Bütün bu uğraşılara rağmen elde edilen neticeler hiçbir zaman laboratuar bulgularının öngördüğü biçimde oluşmamış, bu durum ise yeni araştırmalara konu olmuştur.

Araştırmalar özellikle şu konunun çözümü üzerine bina edilmiştir;
Antrenmanda elde edilen gelişimin doğal neticesi olan maksimal güç, o sporcunun gerçek maksimal gücü müdür, değil midir?

Soruyu daha belirgin bir hale getirmek istersek şu örnekle durumu açığa kavuşturabiliriz;
Varsayalım ki bir sporcu yarım squatı 200 kg yapmaktadır. Bilinmek istenen şey;
Acaba bu 200 kg sporcunun o andaki gerçek maksimal gücü müdür, değil midir?
O zamana kadar ki varsayım, elde edilen neticenin sporcunun maksimal gücü olduğu şeklindeydi. Çünkü aksi bir türlü ispat edilemiyordu.

1961 yılında Dr. Ikai ve Dr. A.H.Steinhaus ın Some Factors Modifying The Expression Of Human Strength (İnsan Gücü Belirlenirken Etkili Olan Bazı Etmenler) adlı eserlerinde, hipnotizma etkisiyle uyutulup kendilerine çok kuvvetli oldukları ve bu kuvvetlerini sonuna kadar kullanmadıkları söylenen sporcuların hipnoz halinde normal zamandaki maksimal güçlerinden %30 daha fazla bir ağırlık kaldırdıklarını bütün açıklığıyla ortaya konmuş ve antrenman metotlarındaki esaslar yine değiştirilmeye başlanmıştır.

Yapılan araştırmalar o güne kadar değişmez bilinen bir takım teorilerin değiştirilebileceğini, bu değişimle daha olumlu neticelerin alınabileceği ortaya konmuştur.
Nitekim, Dr. Ikai ve Dr. Steinhaus eserlerini yayınladıkları tarihe kadar antreman; teknik ve kondisyon özellikleri geliştirmek üzere yapılıyordu. Ayrıca teknik ve kondisyon özellikleri geliştirilen sporcunun maksimal verim gücüne ulaştığı inanılıyordu.

Bu teorinin Dr. Ikai ve Dr. Steinhaus tarafından yıkılması, üstelik ortaya %30 gibi büyük bir kullanılmayan rezervin ortaya çıkışı araştırmaları, kullanılmayan bu rezervleri kullanılabilir hale getirebilme çabasına dönüştü.
Araştırıcıları o güne kadar yanılgıya götüren fiziksel bir gelişim için muhakkak fiziksel bir uyarım olması gerektiği inancında oluşlarıydı. Oysa Dr. Ikai ve Dr. Steinhaus fiziksel bir uyarı olmadan da insan organizması verim gücünde artım olabileceğini ortaya atmışlardır. Ortaya konan bu enteresan teori, araştırıcıları hemen geçmişte yapılan ve fiziki uyarı olmadan da organizmada fiziki uyarı gibi netice meydana getiren araştırmalar olup olmadığını bulmaya sevk etti. Nitekim araştırmacılar aradıklarını bulmakta çokta gecikmediler.

Daha 1873 yılında Dr. W.B.Carpenter; ideomotorik ve Carpenter etki kanunu denilen teoriyi şu sözlerle ortaya koymuştur:

Herhangi bir algı, o algıyı oluşturan organizmada, o algının gerektirdiği faaliyeti yapmak için bir istem oluşturur. Bu istemle yapılan faaliyet, o algı olmadan yapılan aynı tip faaliyetten, daha olumlu netice meydana getirir.

Dr. Carpenterın bu teorisi üzerine sayısız denemeler yapan Rus bilim adamı J.B.Pawlow, hem bu teorinin doğruluğunu ispat etmiş, hem de Carpenter etki teorisinden kendi ismiyle anılan Pawlow Şartlı Refleks Kanunu nu ortaya koymuştur.

1926 yılında Avusturyalı fizyologlardan Dr. R.Allers ve F.Scheminzky, kas gerilimi esnasında meydana gelen organik elektrik akımını işitilebilir bir hale getirecek aletler yapmışlar ve çalışma neticelerini aynı yıl yayınladıkları Uber Aktionströme der Muskeln (Kaslar Üzerindeki Hareket Akımları) adlı eserle ortaya koymuşlardır.

Dr. Allers ve F.Scheminzky el topu oyunu esnasında topa vuran sporcunun vuruş esnasındaki kas gerilimi ile oluşan organik elektrik akım şiddetiyle, o vuruşu seyreden ve zihnen o vuruşu yapan bir sporcunun kas gerilimi neticesi meydana gelen organik elektrik akımı şiddetinin birbirine çok yakın olduğunu ispatlamışlardı.
Bu durumu bir örnekle açıklamak gerekirse;

X isimli voleybolcu topa vole vuracağı zaman kaslarını germekte ve bu germe esnasında bir elektrik akımı oluşmaktadır. Burada fiziki bir uyarı vardır.

Y isimli voleybolcu maçı dışarıdan seyretmektedir, fakat aynı pozisyonda kendisini hayal etmektedir. O anda meydana gelen kas gerilimi ve bu gerilimin oluşturduğu organik elektrik akımı şiddeti, yaklaşık olarak X isimli sporcunun organizmasındaki elektrik akımı şiddetine eşit olmaktadır. Bu durumda zihni bir uyarım vardır.

Daha sonra yapılan araştırmalar, gerek sözlü, gerek resimli, gerek gözlem yoluyla meydana getirilen uyarımlar la sporcuda daha büyük istem uyandırabileceğini, bu istemle yapılan çalışmaların sonucu ise maksimal güçte devamlı artım meydana getirilebileceğini ortaya koymuştur.

Son zamanlardaki bu bulgunun sonucu olarak antrenmanlar bedeni ve zihni antrenman olarak iki büyük gruba ayrılmaktadır.

Zihinsel antrenman (Mental Training) bugün antrenman faaliyetlerinde her geçen gün daha güçlü bir şekilde kendini göstermektedir. Bu gelişime paralel olarak sporcu tipleri de değişmeye başlamakta gecikmedi. Dünün hiç düşünmeye ihtiyacı olmayan, kendine söylenen her şeyi bir robot gibi yapan sporcusu, artık kendisine hareketlerin izah edildiği, gösterildiği, anlaması istendiği, zihnen o duruma konsantre olması gerekliliğine inanmış, belirli kültür seviyesindeki tiplere dönüşmeye başladı.

Zihinsel antrenman metodu bugün özellikle; A.Z.Puni, E.Ulich, K.Wiemann tarafından standart bir hale getirilmiştir.

Zihinsel antrenman; başlıca üç çalışmadan ibarettir :
a. Sözlü bilgi verme çalışmaları Verbalinformativ
b. Gözlem çalışmaları Observativ
c. Algılama gücünü artırma çalışmaları İdeomotorik

a. Sözlü bilgi verme çalışmalarında; hareketin tanımı yapılır. Yapılacak işin özellikleri ve bu özelliklere erişmek için nelerin yerine getirilmesi ve bunun nasıl olacağı anlatılır veya yapılmış olan bir işteki hatalar ve bu hataların, düzeltilme yollarıyla, düzeltilmiş bir hareketin etkileri anlatılır. Anlatımlar birkaç kez olabilir. Unutulmaması gerekeli olan husus, her anlatımda ayrı bir noktanın aydınlığa kavuşturulması gayesinin güdülmesidir.

b. Gözlem çalışmaları; yapılması istenen hareketin ideal şeklinin elde mevcut film ve resim gibi imkanlarla gösterilmesini içerir. Değişik pozisyon ve süratle, ağır çekilmiş filmler, durdurarak gösterilebilir.

Bu çalışmada gaye sporcuların optiksel olarak çalışma esaslarına uyumlarını sağlayıp, onlarda ideal hareketi şekil olarak her an göz önüne getirebilme gücünü sağlamaktır. Gösterilen film, şekil, resim gibi dökümanlar gelişi güzel olmamalıdır. Her şekil belli bir amacı olan döküman niteliğinde olmalıdır.

Çalıştırıcının gösteri esnasında gösterilen filmdeki hareketleri açıklaması ve bu açıklama esnasında özellikle hareketin en can alıcı noktalarına değinmesi gereklidir. Gösteri birkaç defa yapılabilir, yapılan her gösteride ayrı temel noktalar üzerinde durulmalıdır.

c. Algılama gücünü arttırma çalışmalarında; karşılıklı veya tek taraflı konuşarak kişinin istenen şeyi soyutlama, manalandırıp, diğer bütünlerden ayırt edebilme özelliği geliştirilir.
Bu çalışma sporcunun hareketin esprisini iyice anlamasına yarar. Bu çalışmada nedenler, niçinler, çözüm yolları, sporcuya temel esaslar verilerek anlatılır. Karşılıklı konuşma ile sporcunun o hareketin püf noktalarını manalandırıp anlaması sağlanır. Kısaca özetlemek gerekirse algılama gücünü geliştirme çalışmasında bütün amaç sporcuda;
Hay Allah!… Demek hareketin esası buymuş!…Duygusunu uyandırmaktır. Algılama gücü İdeomotorik çalışmaları; ya daha önce anlatıldığı gibi, hareketlerin filmleri gösterilirken karşılıklı konuşmalar şeklinde veya hiç konuşma yapmadan, kısa aralıklarla devamlı olarak hareketin en can alıcı noktasını film, resim olarak sporcuya göstermek şeklinde yaptırılır.

Zihinsel antrenman çalışmaları kısa aralıklarla ve dikkati dağıtacak yan etmenler (gürültü, rahatsız oturuş, vs…) ortadan kaldırılarak yapılmalıdır.

Sonuç olarak denilebilir ki; artık başarı kafasında yaptığı işle ilgili hiçbir sorusu kalmamış, neden, niçin, nasıl sorularının cevabı kendisine verilmiş sporcuların olacaktır. Bu sebeple çalıştırıcıların da sporcularını istenen yanıtlara ulaştıracak nitelikte olması şarttır

Bir Cevap Yazın