‘ÇOCUKLARDA GÖRÜLEN SPOR YARALANMALARI’

‘Çocukların spora katılımının artmasıyla birlikte yaralanma sıklıklarının da artış gösterdiği izlenmektedir. Çeşitli ülkelerde yapılan istatistiksel çalışmalar yöntem açısından farklılıklar gösterdiğinden sağlıklı bir karşılaştırma yapılamamakla beraber genel olarak temas ve mücadele sporları daha yüksek risk taşıdığı söylenebilir. Diz ve ayak bileği en sık zedelenen bölgelerdir. Kronik sorunlar akut sorunlara oranla daha sık gözlenmektedir. Yaralanma nedenleri çok etkenlidir ve her spor dalı ve cinsiyet için farklılıklar gösterebilir. Bu nedenle sporcuyla ilgili her kesimin (eğitimci, anne-baba, sağlık personeli) analitik yaklaşımı gerekmektedir.

Spor sektörünün gittikçe artan ekonomik boyutları ve başarıya güdümlü spora katılım daha çok çocuğun ve gencin sporcu olma isteğine yol açmaktadır. Bu istek çoğu zaman anne-babalar, beden eğitimi öğretmenleri veya antrenörler tarafından desteklenmektedir. Yetenek olarak tanımlanan ve ileride yüksek performans beklentisi duyulan çocuklar erken yaşlarda ağır antrenman programlarına alınmakta ve çoğu zaman tıbbi destek olmadan çalışmalarını sürdürmektedirler. Bu kitleye kulüp veya okul çalışma/antrenman düzeni dışında, organize olmadan (sokak, mahalle karşılaşmaları şeklinde) katılan önemli bir kitle daha bulunmaktadır. Sadece spor kulübü veya okulda değil, organize olmayan tarzda da spora, fiziksel etkinliklere katılan büyük bir grup bulunmaktadır. Dolayısıyla, okul ve kulüpte yapılan spor etkinlikleri ile dışarıdakiler çocuklar üzerine farklı etkide bulunabilmektedir. Ülkemizin genç nüfusunun spora katılımına ve ortaya çıkan yaralanmalara ait istatistik verilerden yoksun olmakla birlikte bu oranın gittikçe arttığı tahmin edilmektedir. Çeşitli sağlık kurumlarına spor yaralanması nedeniyle başvuran çocukların sayısında artış olduğu dile getirilmektedir. Yetişkin yaşlardaki sporculardan önemli farklılıklar gösteren bu yaş grubunun sağlık ihtiyaçları da farklılıklar göstermektedir. Öte yandan, birçok çocuk ev içinde , bilgisayar karşısında oynamayı veya televizyon izlemeyi tercih etmektedir. Bu çocukların koruyucu hareket kalıplarını öğrenme şansları olmamakta ve dışardaki oyunlarında daha kolay yaralanabilmektedirler. Bu nedenle, sporun ve oyunun okul çağlarında ciddi bir programla ele alınması hem eğitim hem de korunma açısından büyük önem taşımaktadır.

EPİDEMİYOLOJİK ÇALIŞMALAR
Çocuklarda görülen spor yaralanmalarına ait istatistik bilgiler önlem açısından oldukça değerlidir. Belirli bir grup spora katılan çocuğun kesitsel olarak (belirli bir zaman diliminde) ortaya çıkan yaralanmaları (prevalans) ile tanımlanmış bir zaman diliminde gözlenen bir grubun ortaya çıkan sorunları (insidans) açısından eldeki veriler oldukça sınırlıdır. Williams J.M. ve ark bir yıl boyunca 11-15 yaşları arasında 4710 çocukta ortaya çıkan yaralanmaları retrospektif olarak incelediklerinde sağlık desteği alması gereken olguların %42 olduğunu, erkeklerin kızlara göre ve alt ekstremitelerin üste göre daha sık yaralandığını bulmuşlardır. Bienefeld M. ve ark Kanada?da 1 yıllık arşiv raporlarında 7527 tane 0-19 yaş arasındaki çocuklarda spor yaralanmalarını 1000 çocukta 174 olarak bulmuşlardır. Başka bir deyişle hastaneye başvuran her 1000 olgudan 174ü sporla ilgilidir ve erkekler kızlardan daha sık yaralanmaktadır. Sorensen L. ve ark tarafından 6096 kişilik bir seride yapılan benzer bir araştırmada Danimarka?da her 1000 olgudan 73?ünün sporla ilişkiliş olduğu saptanmıştır. Erkeklerle kızların yaralanma sıklığı benzer bulunmuştur ve olguların %37si kontüzyon % 22si ise kırıklardır. deLoes ve ark. nın İsviçre?de 7 yılı kapsayan ve 14-20 yaşları arasındakilerin sigorta kayıtlarına dayanarak yaptığı araştırmada çocuklar için hentbol (7.6/10000 oyun saati) ve buz hokeyinin(8.6/10000 oyun saati) en riskli spor dalları olduğu bulunmuştur. Kingma J. ve ark Hollanda?da tarafından yapılan bir başka çalışmada 4-13 yaşları arasındaki 505 çocuk sporcu izlenmiş 12-13 yaşlarındaki gruptan her 1000 çocuktan %4.8 inin yaralanma riski olduğu saptanmıştır. Bu araştırmada üst ekstremitelerin daha fazla travmaya maruz olduğu belirtilmektedir. Yine Hollanda?da başka bir araştırmacı 8-17 yaşları arasındaki 7468 olgudan 791?inin sporcu çocuklara ait olduğunu, %31?inin tıbbi tedavi gerektirdiğini, ayak bileğinin en sık yaralanan bölge olduğunu, yaralanmaların büyük çoğunluğunun (%77) kontüzyonlar ve çekme (strain) olduğunu bulmuşlardır. Velin ve ark. Fransa?da acil servise başvuran 8641 olgudan 541?inin çocuklar olduğunu (yaş ort. 11.2 yıl), bunlardan %14?ünün hastanede tedavisinin gerektiği ve %7.6 sının ise cerrahi tedavi gördüğü belirtilmektedirler. Aynı araştırmaya göre, yaralanmaların %12.7si maç/müsabaka sırasında, %36.3ü okul sporlarında ve %51 i serbest (organize olmayan) fiziksel etkinlik katılımlarında görülmektedir. Kvist M. ve ark Finlandiya?da 3 yılı kapsayan araştırmalarında 6-15 yaşlarındaki 1124 çocukta hastanede tedavi gerektiren olguların %9 kadar olduğunu söylemektedirler. Bu olguların %70 i organize olmayan spor etkinliklerinde (rekreatif, kayak, kış sporları) ortaya çıkmıştır ve %26sı kırıklardan oluşmaktadır. Ülkar ve ark tarafından Türkiye?de yapılan bir çalışmada polikliniğe başvuran çocuk sporcularda hastanede tedavi gereği olanların oranının % 13.8 olduğu bulunmuştur. A.B.D.?de yapılan bir araştırmada antrenör tarafından doldurulabilen formlar ile, oyuncuyu antrenmana veya maça devam etmekten alıkoyan, acil servise başvuru gerektiren yaralanmalarla ilgili olarak 7-13 yaşlarında 1659 çocuk 2 sezon boyunca izlenmiş ve beyzbol, softbol, amerikan futbolu ve futbolda karşılaşılan sorunlar ele alınmıştır. Futbol %2.1 ile en sık yaralanma oranı göstermiş, bunlardan %1?inin ciddi olduğu bulunmuş ve maçtaki yaralanmaların daha fazla olduğu saptanmıştır.

Ülkar ve ark Türkiye?de yaptıkları araştırmada polikliniğe başvuran çocuk yaralanması olgularının %23.3 futbol, %17.2 basketbol, %14.5 voleybol gibi takım sporlarında ortaya çıktığı gözlenmiştir.

YARALANMA ŞEKLİ
Watkins J. ve ark İrlanda?da 5-17 yaşları arasında 397 çocuğun verilerinden yola çıkarak akut ve kronik olguların yaklaşık yarı yarıya olduğunu belirtmektedir. Diğer kaynaklarda da bu oran yaklaşık olarak aynı özellikler göstermektedir. Ancak cinsiyet ve spor dalı özelinde oranlarda değişiklikler görülebilmektedir.

1-AKUT YARALANMALAR
A.B.D.?de Adirim TA ve Cheng TL. tarafından yapılan bir araştırmada her üç okul çocuğundan birisinin hekim tarafından tedavisi yapılması gereken ciddi bir spor yaralanmasına maruz kalma olasılı olduğu gösterilmiştir Kuzey İrlanda?da yapılan bir başka çalışmada ise yaralanma nedeniyle acil servise başvuran 11-18 yaş grubundaki 194 çocuğun %51?inin spora bağlı sorunu olduğu saptanmıştır. Bu çocukların %71?inin 3 hafta içinde sportif etkinliklere döndüğü belirtilmektedir. Daha geniş bir hasta grubunda yapılan çalışmada 5-21 yaş arasında spor yapan çocuk ve gençler incelenmiş, 1275 olguda görülen 1421 yaralanma analiz edilmiştir Acil servise başvuran bu hastalarda burkulma , kontüzyon ve kırıklar ilk sıraları almaktadır (sırasıyla %34, 30 ve 25). Kız çocuklarda ve gençlerde burkulma ve kontüzyonlar erkeklere oranla daha sık görülmektedir. Alt ekstremitelerin üst ekstremitelere oranla daha sık yaralanmaya maruz kaldığı bildirilmektedir . Güreş, cimnastik ve buz hokeyi ciddi (katastrofik) yaralanmaların görülebildiği spor dalları arasında sayılmaktadır. Ayrıca, basketbol ile tramplen ve kule atlama dallarında da önemli sorunlar yaşanabileceği ve bu sporlarda yüksek risk olduğundan önlem alınması önerilmektedir. Danimarka?da yapılan bir çalışmada yataklı serviste tedavi edilmesi gereken spor yaralanmaları oranın %3.8 olarak verilmektedir.

Futbol oynayan çocuklarda sık görülebilen bir başka sorun kafa travmalarıdır. ABD?de 240 deneğin sezon içinde prospektif izlemine dayana bir araştırmada ortalama 15 kadar konküzyon olgusu bildirilmiştir. Futbolda görülen bu travmalarda kalıcı nörolojik sorunlara rastlanmamış olması sevindiricidir. Bunun yanısıra, en korkulan kafa travması komplikasyonu ?ikinci impakt sendromu ? second impact syndrom?dur . Çocuklarda biraz daha fazla olduğu öne sürülen bu sendromun ortaya çıkma olasılığı göz önünde bulundurulmalıdır. Aslında yanlış kullanıldığı öne sürülen bu terim yerine ?diffüz beyin ödemi? kullanılması önerilmektedir.

2-KRONİK SORUNLAR
Ergen ve ark tarafından yapılan araştırmada çekmenin (%47) çocuklarda en sık rastlanan spor yaralanması şekli olduğu görülmektedir. 238 olguya ait bu araştırmada kronik yaralanmaların tüm yaralanmaların 2/3ü kadar olduğu saptanmıştır ve akut yaralanmalar 1/3 kadar bulunmuştur. Akut yaralanmaların yanısıra kronik kas-iskelet sistemi sorunlarının da gittikçe artış gösterdiği belirtilmektedir. Öte yandan, tıbbi yaklaşımlarla cevap alınamayan sorunlarda refleks simpatik distrofi (RSD), fibromyalji ve/veya aşırı antrenman sendromu (over training syndromu) düşünülmelidir.

Kronik sorunlar arasında stres reaksiyonlarının (kırıklarının) özel bir yeri bulunmaktadır. 1996-1997 yılları arasında 18 ay içinde Japonya?daki 39 hastaneye başvuran 20 yaşın altındaki 208 sporcuya ait 222 stres kırığı olgusu analiz edilmiştir. Erkeklerde yaş ortalaması 14.4 ve kızlarda 15.2 olarak bulunmuştur. Tibia en sık stres kırığı rastlana bölge, basketbol ise en sık görülen spor dalı olmuştur .

Çocuklarda görülen ve aşırı kullanıma bağlı olarak ortaya çıkan kronik yaralanmaların engellenmesi için çeşitli biyomekanik araştırmalar planlanmaktadır. Bu çalışmalar, dokulara binen yüklerin incelenmesi, aşırı yük getiren pozisyonların saptanması ve koruyucu malzemelerin etkinliğini bulmaya yönelik olarak planlanmaktadır .

CİNSİYET FARKLILIKLARI
Genç kızların spora katılımında bir artış gözlenmektedir. Erkeklerle karşılaştırıldığında benzer yaralanma oranları görülmektedir. Ancak yaralanma mekanizmaları farklı olabilmektedir. Kızların daha çok çekme tipi, erkeklerin ise kontüzyon şeklinde yaralandığı saptanmıştır. Kırıklarda da ayni özellik izlenmektedir, erkekler kırıklara daha çok maruz kalmaktadırlar.
Kız çocuklarında ACL yaralanmalarına daha fazla rastlanmaktadır. Bunun çok etkenli bir sonuç olduğu bilinmesine rağmen, dinamik bir hareket kalıbına, bu sıradaki kalça ve diz pozisyonuna, özellikle düşüş, havadan iniş sırasında proksimal kas kasılmasının vücut için yeterli güvenlik oluşturamamasına bağlı olduğu düşünülebilir. Fiziksel olarak aktif çocuk ve ergenlerde yaralanma özelliklerini inceleyen Ülkar ve ark kız ve erkek çocukların oranlarını sırasıyla %48 ve %52 olarak bulmuşlardır. Bu oranların birbirine yakınlığı diğer araştırmacıların bulgularıyla paralellik göstermektedir.

YARALANMALARIN NEDENLERİ
Yaralanmaya neden olan etkenlerin etki oranlarını saptamak çok zordur. Bir yaralanmanın çok etkenli (multifaktöryel) olması nedeniyle ancak tek tek ele almak ve bunları daha çok yaralanmaların önlenmesine yönelik kullanmak mümkündür. Burada bu etkenlerin bazıları şöyle sıralanabilir;
1) Çocuklar vücut kitlelerine göre daha geniş vücut alanına sahiptir. Bu fazla temas yüzeyi dış etkenlere açıklık yaratır.
2) Çocukların baş büyüklükleri, yetişkinlerle kıyaslandığında, vücuda oranla daha fazladır. Baş bölgesi bu nedenle daha fazla risk altındadır.
3) Koruyucu malzeme kullanımı için vücut fazla küçüktür.
4) Büyüme bölgeleri travmalara karşı hassastır.
5) Koruyucu hareket kalıpları, karmaşık motor beceriler henüz gelişmemiştir.

Çocuklarda görülen spor yaralanmalarından bir kısmı gelişimsel olarak henüz hazır olmadan yarışma sporlarına katılmalarına bağlanmaktadır. Nörolojik gelişim (neurodevelopment) ve hazırlıklı (readiness) olmak terimleriyle açıklanan, kompleks ve sürekli bir işlem olan bu sürecin gerek antrenörler, gerekse anne-baba tarafından iyi bilinmesi ve izlenmesi gerekmektedir. Çocuklarda yarışma kavramı gelişimi 9 yaşından önce, bilişsel ve fiziksel olarak yarışmaya hazırlıklılık ise 12 yaşından önce görülmemektedir. Spor dalına özgü olarak bazı ender kronik (cimnastikçilerde klavikula stres kırığı) veya akut yaralanmalar da görülebilmektedir. Dolayısıyla, istatistiklerden hareketle genellemelerde bulunmanın yanısıra, literatüre dayalı olarak bazı özel olgulara da dikkat edilmesi gerekmektedir.

YARALANMA BÖLGELERİ
Yapılan birçok araştırmanın sonuçlarına göre en sık görülen yaralanma bölgeleri; ayak bileği, diz, el, dirsek, el bileği, baldır ön ve arka bölgesi, baş, boyun ve klavikula olarak bulunmuştur. De Loes ve ark tarafından yapılan, 12 spor dalında 7 yıl içinde 14-20 yaşlarında 370000 katılımcıya ait verilere göre diz 3864 olgu ile ilk sırada yer almaktadır. Başka araştırmalarda da alt ekstremitelerin daha fazla risk altında olduğu (3/4 oranında) gösterilmiştir.

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Spor Hekimliği Anabilim dalı Polikliniğine Haziran 1995 ile Aralık 2001 tarihleri arasında başvuruda bulunan 10-17 yaşları arasındaki 1193 çocuk sporcuya ait veriler incelendiğinde diz (%37.9) ve ayak-ayak bileği (%24.5) ilk sıraları almaktadır..

Erken ergenlik döneminde apofizitler veya apofizlere yakın çekmeler (strain) diğer sorunlara oranla daha sık gözlenmektedir. Apofizitlere diz (Osgood-Schlatter), topuk (Sever) ve dirsekte diğer bölgelere göre biraz daha sık rastlanmaktadır. Travmatik olmayan diz ağrısı genç sporcuların en fazla yakındıkları sorunlardan birisidir. Patellofemoral ağrı sendromu aşırı kullanım, patellanın zayıf ve yetersiz eklem hareketi, ayak ve bacak kemik dizilişinde normal dışı açılanmalar gibi etkenlere bağlı olarak ortaya çıkabilir. Ülkar ve ark nın bulgularına göre apofizitlerin oranı toplam yaralanmaların %8.3ünü oluşturmaktadır. Tüm bunların 2/3 ü Osgood-Schlatter, 1/3 ü ise Sever Hastalığı?dır.

Anderson?un belirttiğine göre alt ekstremiteler daha sık yaralanmakla birlikte atmalar, raket sporları, yüzme gibi baş üstü hareketlerin yoğunlukla yer aldığı dallarda ise üst ekstremite sorunlarına sık rastlanmaktadır..

Çocuklarda spora katılım artışıyla birlikte gözlenen bir başka nokta bel ağrısı artışı ve bunların önemli bir kısmının spondilozis veya spondilolsitezise bağlı olabileceğidir. Zamanında ve uygun tanı tedavideki güçlüğün önüne geçebilecek ve spora veya aktiviteye dönüşü çabuklaştırabilecektir. Çocuk sporcularda görülen bel ağrısında ayırıcı tanıya özen göstermek gerekmektedir.

Prof.Dr.Emin ERGEN

Bir Cevap Yazın