‘
Duygu Ak
Psikolog
Toplumumuzda zekaya nasıl bakılıyor acaba hiç düşünüyor muyuz? Ya da zeka önemseniyor mu, önemseniyorsa belli bir seviyede olması bekleniyor mu?
Hem bir psikolog hem de bir vatandaş olarak söylemeliyim ki, zeka toplumumuza insanlardan beklediğimiz özelliklerin en başlarında geliyor ve özellikle de belli bir seviyede zeka beklentisi içinde oluyoruz. Nitekim bir vatandaş olarak gözlemlerimin zekası kıt, geri, normalin altında olanlar hakkında içinde zeka sözcüğü geçen sözcükler azımsanmayacak miktarda olduğudur. Bir psikolog olarak kişilerin karakteristik özelliklerini sorduğumuzda da kendilerini çok kez zeki olarak tanımladıkları olmuştur.
Türkiye?de ki eğitim sistemi çocuklarımızın zeka seviyeleri üzerinden yürütülmediğini kim iddia edebilir? Bir çok faktör gibi çocuklarımızın zeka seviyeleri de bu maraton da dikkate değer bir önem taşımaktadır. Bir matematik sorusunu doğru çözen bir çocuğun velisi, çocuğunun başını aferin benim zeki çocuğum diye sevdiğinde çocukta bir koşullanma olacaktır; çocuğun zihninde bir ödül biçimini alan bu övgü, çocuk tarafından matematik sorularını doğru çözersem ben zeki bir çocuğum ama matematik sorularını doğru çözemezsem ben geri zekalı bir çocuğum gibi basit bir denkleme neden olacaktır. Bu bağlamda, velilerin tutum ve davranışları da zeka ve zeki çocuk olgularına yön verebilmektedir.
Gelelim eğitim sistemi ve veli tutumları kurbanı olan Yüksek Zekalı çocuk ne yaşar konusuna. Kanımca yüksek zekalı olmak kötü bir şey midir ki bu konunun üzerinde duruluyor diye düşünmemek gerekir. Elbette kelimeden korktuğumdan değil, yüksek zeka olgusunun öncelikle çocuğa sonrasında veliye ve topluma getirdikleri hatta götürdükleri konusunda sıkıntı yaşandığını düşündüğümden bu olgunun önemini belirtmek istiyorum. Durumu somutlaştırmak gerekirse; 11 yaşındaki bir ilkokul öğrencisinin yüksek zekalı olduğuna ikna olan velisi ve öğretmenleri tarafından 17 yaşındaki bir lise öğrencisinin bilişsel olarak olgunlaştığından çözebileceği soruları karşısına getirip, ondan cevaplamasını beklemeleri bu konuda sık sık karşılaştığımız bir olaydır. Bir psikolog olarak bu durumu nereden bilebileceğimi belki merak etmişsinizdir. Şu şekilde bu durumdan haberdar oluyoruz; bize danışan olarak kaygıyla, mutsuzlukla, doyumsuzlukla gelen ama ?Yüksek Zeka? sı olan çocuklar ya da gençlerden. Gençler diyorum çünkü kimi zaman çocukken bazı semptomlar göstermiş olan çocukların velileri o sadece ?Yüksek Zeka?lı diyerek önemsemedikleri ve ertelemiş oldukları için ergen yaşta ancak bize başvurabiliyorlar. Özetlemek gerekirse, kimi veliler için söz konusu zeka olduğunda, çocuklarının ne düşündüğü, ne hissettiği, ne istediği çok da önemli olmayabiliyor. Zeka varsa başka hiçbir şey olmasa da olur diyebilecek bir eğitim sisteminin desteklediği velilerden söz ediyorum. ?Bu sene ÖSS?ye hazırlanacak o yüzden basketbola gitmek yok, sinemaya gitmek yok, keman çalmak yok, boşa vakit harcamak yok.? Diye cümleye başlayan velileri kastediyorum, onlar yüksek zeka eğitimin temeli yasasını bellemiş ve çocuklarına belleten anne babalar olabiliyorlar ne yazık ki…
Ancak psikoloğa başvurarak çocuklarının sesini duyabilen veliler, yüksek zekanın bedelini çocuklarına çok ağır ödetebiliyorlar. Çocukları gözlediğimizde, davranış bozuklukları, uyum sorunları, sosyal olay ve durumlardan çekinen davranışlar, doyumsuzluk ve tatminsizlik gibi problemleri görmekteyiz. Yüksek Zekaya karşı ödenen bedeller dershanelere ödenen milyarların yanında bir de bu problemler oluyor. Ve bu sorunların çok da kısa zamanda çözülmesinin mümkün olmadığı, çocuğun hayatının tamamını kapladığı gerçeğiyle yüz yüze kalıyoruz.
Velilere öneri olarak söyleyebileceğimiz şeylerden biri çocukların hobilerinin, arkadaşlarıyla vakit geçirmelerinin onların sosyal gelişimi açısından çok büyük önem taşıdığını, onlar büyürken yaşayacakları ?büyüme sancılarını? hafifleteceğidir. Aynı zamanda, çocukların yoğun tempolarının arasında molalar vermeleri, hobilerine fırsat tanımaları onların yaşadıkları problemleri çözmelerinde onlara yardımcı olacağından çocuk açısından önemi çok büyüktür.
Veliler, işe kendilerinin ne istediğinden başlamalıdır. Soru çok basit olacaktır; Yüksek Zekası olan çocuğa ders kitaplarıyla, bilgi yüklü bir öğrenim hayatı mı sunmak yoksa çocuğun mutlak becerilerini ve ilgisini gözeterek, hobilerine fırsat tanıyarak bir öğretim hayatı geçirmesine fırsat vermek mı?
Bu sorunun cevabı çocuğun düşüncelerinin, duygularının, isteklerinin, tercihlerinin, neyi, neden yaptığı konusunda farkındalık kazandırılmasının da çocuklarımızın ruhsal sağlığı ve gelişimi açısından önemli olduğunu vurgulamakta yarar görüyorum.
http://www.benimyuvam.com’